10 Temmuz 2011 Pazar

emıl tv obama röportajı

Evet bayanlar baylar programımıza hoş geldiniz. Uzun bir aradan sonra karşınızdayız. Serdar ortaç ve fatih terim röportajlarımız çok tutmuştu, biz de devam ettirelim dedik. İyi para gazanıyoz annıcaanız.

Konuğumuza gelince, kendisi şuan dünyanın yöneticiliğini yapmakta. Melih gökçek değil lan hemen heyecanlanmayın. Kendisi zenci. Evet ondan bahsediyorum, Obama dan.

Amerikan başghanı prezident obama, bizi kırmadı, onca yol kattetti. Sizleri daha fazla bekletmek istemiyorum, ancak yayından önce Mustafa topaloğlu bizden ricada bulundu, obama için yazdığı şarkıyı okuycak. Karşınızda Uzaylıııı!!!



Emıl: ağzına sağlık Mustafa abi. Hadi güle güle artık sana. Yeter bu kadar vakit. Hoş geldiniz sayın obama bey. Zor oldu mu burayı bulmanız?

Barrak Obama: yok lan olmadı. Geçenlerde flash tv de yalçın abiyle buluşmuştum. Sizin stüdyo da yakın oraya. Zaten artık gps denilen olay var. Kedinin kıçına bile girseniz buluruz. Amerikayız olm biz.

Emıl: tamam len tamam anladık. Uzatma. Yahu, başlamadan önce bişey sormak istiyorum. Senin yüzüne noolmuş?

Obama: noolmuş?

Emıl: ben de onu dedim işte. Yanmışın iyica kararmışın. Her ne boksa. Sorulara geçiyorum iznimle. Küçükken hayatınızın felsefesini değiştiren şey neydi?

Obama: ben küçükken çok küçüktüm. 12.5 filan. Benim bir amcam var bass gitar çalıyor. Bunun gitarının akoru bozuldu. En iyi akorcuyu aramaya başladı bu ki bi daha bozulmasın. Bir tane dağ başında yaşayan bir bilge var dediler geldik. Böyle maşallah 300 kilo. Evi de olmuş çöp ev. Her boktan anlıyormuş. Sorduk dedik böyle böyle. Yaparım dedi ama telleri bağcılardan almamız lazımmış. Bağcıları bilmeyiz o zamanlar. Tarif etti işte istanbulun en güzide ilçelerinden biri. Okey dedik. Atladık uçağa. İstanbulda indik. Yaşlı, kısa boylu bıyıklı bi eleman bize akbil sattı. Ucuza gider gelirmişiz. (akbil reyiz)

Sora sora bağcılar otobüsünü bulduk bindik. Şoföre dedik bağcılara gelince bizi indir. Okey beybi i am gonna tell you where we will arrive bağcılar. Benden iyi İngilizcesi vardı lavuğun. Gel zaman git zaman bağcılara vardık. Sıra bass için alacağımız teli bulmaya geldi. Gelmeden önce bizi uyarmışlardı burası çok ünlü feylesofların yaşadığı yerlerdir diye. Öyle ki herkesin cümlesinde bir felsefik yan bulunur dedilerdiydi. artık herneyse Böyle yolda amcamla yürüyoruz, karşıdan bikaç eleman bize seslendi. sanırım bu arkadaşlardı.



“birader” diye seslendi. Döndük efendim diye cevapladık. Gayet sakin bir şekilde “ayakların yürüyo kardeşim” dedi. Anlamadık tabi biz. Bu tekrar etti cümleyi. Biz şöyle bir ayaklarıma baktık, evet hakkaten yürüyordu. İşte o an benim için bir dönüş oldu hayata. Daha önce aylak aylak gezen ben, ne zaman bir karar verecek olsam aklıma bu sözü getirdim ve şimdi görüyorsunuz Amerikan başkanıyım. Herkese tavsiye ederim bağcıları. Gerçi eski sofistike ortam yok ama olsun. Azı bulamayan çoğu hiç beceremezmiş.

Emıl: o lafın doğrusu o değil ama neyse. Serin hikaye dostum. (cool story) etkilendim valla. O zaman sırada ikinci soru var. Amerikan başghanı olduğunda neler hissettin? Kampanyalar filan anlat işte amk ben mi soracam her şeyi.

Obama: tamam anlatıyorum. Adaylığım süresince eşim çok yardımcı oldu bana. Kendisi benden daha zengindir. Para işlerinde de iyidir. Benim daha hiçbirşeyden haberim yokken halletmiş bu başkanlık işini. Doğum günüm vardı. Geldi sana hediyemi vercem. Ben de çahalım ya aklım hemen şeye gitti tabi. Seni Amerika başkanı yapçam dedi. Şöyle kocaman bir siktir çektim. Baktım ciddi. Çocuklar gibi sevindim anasını satayım. Ama özenmeyin hoş bişey değil. Pahalı hediyeler tercihimdir.


Baktım o kadar masraf yapılmış, ben de kabul etmek zorunda kaldım boşa gitmesin. Temel mantığı. Dur anlatayım da etraf şenlensin. Şener şen.

Temel bir gün yolda gidiyormuş. Takılmış düşmüş mal. Neye takıldığını görmek için eğilmiş. Bi bakmış tentürdiyot şişesi. Ağzına kadar dolu. Elinde çevirmeye başlamış şişeyi “ne yapsak bunu ne yapsak” diye. Sonra çıkarmış çakısını arka cebinden, eline şöyle hatrı sayılır bir kesik atmış ve tentürdiyotu üstüne dökmüş. “yazıktır boşa gitmesin” demiş.

Bi otobüs aldık, böyle üstüne resimler filan koyduk. Janjanlı. Atıp tuttuk yok barış gelcek öbürü gelcek filan da filan. Halk inandı, yes we can dedi. Öyle seçtiler işte.
Seçilince bi mutlu oldum bi mutlu oldum hani kışın kaldırdığın montu tekrar giyince içinde para bulursun da sevinirsin ya işte aynen öyle. Sonra havası geçiyo tabi. Dünyayı yönetmek zor iş.

Emıl: kolay gelsin abi. Ne kadar kazanıyon ayda? Kira veriyonuz mu yoksa ev kendinizin mi?

Obama: açık hesap kardeşim. İstediğimi alsam bedava. Beyaz saray da bedava bize. Şimdilik.

Emıl: iyi iyi valla iyi. Yenge nasıl abi? Dışarıda hanfendi mutfakta aşçı yatakça çizmeli kedi mi hala?

Obama: hala mı?

Emıl: ee şey abi. Benim kız arkadaşımla konuşmuşlar da ona demiş. Ya. Evet. Aynen öyle olmuş. (götten akan terler.gif)

Obama: sayılır. Yatak kısmı iyidir. Günde bir avuç fındık iyi gelir.

Emıl: anladım abi. Heldik programın klasikleşen kısmına. Sorun geliyor obama hazırlan.
Felçli alessandra ambrosio mu yoksa cilt meme kanserli hilal cebeci mi? (gündeme gönderme)

Obama: nasıl şık lan bunlar. Ölümüne elizabeth. Yeah.

Emıl: hadi bakalım öyle olsun.

Evet sevgili izleyiciler bir programımızın daha sonuna geldik. Amerikan prezidenti Barrak Obama soruları içtenlikle yanıtladı, kendisini GMC marka jipine uğurluyoruz.
Bir sonraki programa kadar kendiniz iyi bakın, kıyafet filan ne biliyim yapın işte bişeyler.

Hadi öptüm. Mcuk.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder